top of page

GÜÇLÜ OLMAK NE DEMEK BİLMİYORUM BEN


Hepimiz güçlü, dimdik, sarsılmaz görünmek istiyoruz. “Dağları deldim tek başıma çölleri

geçtim bir tek ben” diye haykıralım her daim, kimse bir boşluğumuzu görmesin derdindeyiz. Sanki bir bilgisayar oyunundasın ve “güç” oyunu geçmek için en geçer akçe. O olmazsa tüm canlarından olup oyundan eleneceksin. Hani hakkında “O her şeyi yapar, o her zorluğun üstesinde gelir” desinler, dünyanın en mutlu insanı sensin O görüntüyü oluşturmak adına kendini tüketsen de olsun, istediğini dedirtiyorsun ya gerisi önemli değil. Değil mi cidden? Gücü ararken ne aradığından emin olmayanlar bugünkü konumuz haydi konuşalım.

Kaya gibi olmak, kendinden çelik gibi bir başarı hikâyesi çıkarma peşinde herkes. Üstelik

gücün belli başlı bilinen bir tanımı yok. Nedir güç? Neyi yanlış anlıyoruz da kendimizi tüketene dek güçlülük imajı için çalışıyoruz? Güç ilk olarak iç motivasyon aslında. İçinde hayat enerjin; ilerlemek, yerinde durmak ya da hiç değilse ayakta durmak için inancın ve motivasyonun olmalı. Enerjin, inancın ve motivasyonun iç kaynaklarını oluşturur. İnanmadığın bir konuda güçlü durman mümkün mü? Bir diğeri de kapasiten ve şartların uygun olmalı. Yani istediğine ulaşmak için gerekli şartlara sahip değilsen bu senin iradesizliğinden ya da güçsüzlüğünden değil varması mümkün olmayan bir menzile koşmandan kaynaklanır.

Bir diğeri, güçlü hali sürdürebilmen için uyum yeteneğin olmalı. Gitgide arttırdığın viteslerle

güçlü kalmaya devam edemezsin. Balans ayarın olmalı. Hayatında biri var, sık sık kavga ediyorsunuz. Tartışmalarınız birbirinizi tüketene dek bitmiyor. İlişkiye devam etme ya da ciddi bir boyuta geçmeye hazır olmadığın gibi artık karşındakinin doğru insan olduğundan bile emin değilken kendini neden güçsüzüm diye sorgularken bulursun.

Güç bazen olaylara karşı hissettiğin bir şey unsur olmaz. Bazen sınır çizmen güçlü durmandır;

bazen hayır diyebilmen; bazen fırtınayı atlatana dek sala tutunmak gücün kendisi iken bazen akıntıya karşı yüzmek. Yani emin olman gereken güçten anladığın ve kendini aciz hissettiğin şeyin gerçekten öyle olup olmadığı. Hayatında, ilişkilerinde bir sarsıntı atlatan kimseden güçlü olması beklenmez mesela. Ama ısrar edersen tutunman gereken salı bırakıp, su yutmuşken akıntıya karşı yüzmeye çalışman demektir ki ne kadar başarılı olacağını tahmin edebilirsin.

Buradan baktığında gücün sınırına ilişkin gerçekçi bir bakış açısına sahip olman için önce

bilinçli olup olmadığına bakmalı. Gücün kaynağı olan sahip olduğun kapasitene karşı ne derece gerçekçi bir bakış açın var? İş yerinde herkese savaş açacak ve hakkını arayacaksan öncelikle kırılgan ve alıngan olmamayı başarabileceğinden emin olmalısın mesela. Ya da sosyal medyada bir iş

yapacaksan özel hayatına dair gelebilecek haddini aşan sınır ihlallerine hazırlıklı olman gerekir çünkü insanlar konuşur. Bilincine vararak girişmek! Annesinin dizinin dibinden ayrılmayan, her anını ona raporlayan, anne onayı olmadan hareket edemeyen biri ile evleneceksen ileride bunların tam da oturma odanda aynı hali ile cereyan edeceğini bilmeli, karşıdakinin değişim isteği ve çabası olmaması durumunda baş edip edemeyeceğine baştan karar vermelisin. Burada güçle ilgili başka bir konu girer devreye: kontrol. Sen belki de elinde fazlaca güç bulunduran birisin, peki kontrol edebilecek misin? Sosyal medyadan hadsizce sana saldırana takipçilerin üzerinden nefret kusturmak, sana âşık olduğu için sevdiğinle annenin arasını bozmak, tüm işyerine savaş açarken sana yapılan haksızlığın aynısını onlara yapmak güç göstergesi midir yoksa güç

zehirlenmesi mi? Ya da sen elinde güç olduğunu bilmez, elindeki kaynakların kontrolünü ele alamazken, iş yerinde susup; takipçilere tepkisiz kalıp, eşinin annesi tarafından sürekli ezilirken kullanılmayan güç depon ne işine yarayacak? Kontrollü olmayan bir güç seni bir yerden bir yere götürmeyeceği gibi bazen de olman gerekenden çok fazla ileri gönderir. Kontrol edebilmen bu yüzden çok önemli.

Kontrol edebildiğin güç üzerinde kendi bilinçli iraden söz konusu olur çünkü. İşte gücü yönetebilmen bu demektir. Yanlışa yanlış der ve susmazken kendin gibi başkalarının hakkında da hataya düşmezsin. Peki güçlü kişi kimdir? Evde sesini çıkaramadığın baba, iş yerinde hakkını arayamadığın

patron, başkalarının üzerine basa basa yükselen iş arkadaşı güçlü müdür? Zor kullanan ya da kuvvetli olanın öne geçtiğini savunan biri sana güçlü insan gibi mi gelir? Eğer öyleyse yanılıyorsun çünkü güç ile kuvvet aynı şey değil. Aslında karıştırmakta haklısın güç aynı zamanda zor ve zor kullanmak anlamına da gelir ama o gücü ve zoru başkası üzerinde denemek güç zehirlenmesine örnektir.

Aslında insan kontrolü elde ettiği, koruyabildiği ve bilinçli olduğu sürece güçlü. Güçlüysen meydan okursun çünkü. Her şey karşısında belirgin çizgiler çekerken, çizdiğin çizgilerin ötesi ya da gerisinde durmaya izin vereceklerini sen seçersin. Bilinçli ve kontrollü bir güç,

kapasiteni bilmekle birleştiğinde ise güç senin için bir iç kaynak olan destek haline gelir. Bunun itici etkisi ile gerçekten yapabilmeye başlarsın. Ailesi tarafından sorumluluğa boğulan, kendisine bir hayat kurmasına izin verilmeyen biri olduğunu var sayalım. Kendini suçlu hissetmene neden olan mesajları fark edersen bu bilinçtir. Bunları içinde toplamaya izin vermezsen bu kontroldür. Sınırları çizmen ve

her mesaj yüklemesinde buna karşı durman bu korumaktır. Eğer kapasiten kendi hayatını kurma konusunda seni alır götürürse; bilinçli olarak farkına varıp kontrol ettiğin bu sorumluluk taşmasını engeller, kendi hayatını kuracak kapasite ile yol alırken bu durumun sürekliliğini korursun. O halde ne yapmalı? Öncelikle farkına varmalı. Güçlü olmak zorunda hissetmek de, güçsüz olup hiç yol yokmuş gibi kabul etmek de ciddi bir sorun. Bu konuda kendinde olanı görmekle başlayabilirsin. Bir nevi öz eleştiri ama en gerçekçi olanından. Çünkü sorguluyorsan ortada güçsüzlük ortada demektir. Ne tuhaf değil mi ancak güçsüz olduğunu fark edersen güçlü olabilmek adına bir şeyler yapabiliyorsun. Kabullendiğin anda da artık güçsüz olmuyorsun. Çünkü bilincin kontrolü ele alıyor.

İkincisi ortada bir sorun varsa kendi katkın neler, dışardan neler yaşıyorsun bu konu ile ilgili,

ona bakmalısın. Sende ya da dışarıda bir aksaklık varsa güçlü durmana dair bunları kabul et.

Çevrenden de kaynaklanabilir evet. Marksist teoriye göre güç eşitsiz dağılan bir şeydir. Aslında evrenin teorisi de böyledir. Eşitsiz dağıldığı için hayatın pek çok alanında dengeleri bozar. O halde sen veya çevren sebep her ne ise onu bulmaya çalış.

Peki ya güçten anladığın ne? Ailenin ve çevrenin sana öğrettikleri mi yoksa gerçekten

kaynağını içinin istekleri ve dışarının gereklerinin oluşturduğu doğru bir karışım mı? Zor soru gibi görünüyor ama genelde güçlü olmakla ilgili mesajları dışarıdan alırsın. Gerçekten ihtiyacın olanından fazlasını istersin çünkü hem sana böyle öğretilmiştir hem de dışarıda modellenen kavramlar seni buna

yöneltir. Paralı olan güçlüdür, makam sahibi olan güçlüdür, hem makam hem para sahibi olan en güçlüdür. Gün gelir her ikisine sahip olduğunda neden zayıf hissettiğini anlamazsın senin için bu güç değilse. O halde seni madem onuncu köydesin sana en çok uyanı yap ve seni güçlendireni bul... Kariyer yapma hedefi ile ölüyorsan çocuk yapmaktan uzak durabilirsin ancak anneliğin kanatlarında dünyaya meydan okuyan kadınlar gördüm. İçinde öfke tutarak sevgiye uzak güce yakın durabilirsin ama şefkat ve merhametle iyileşen yürekler gördüm. Neye ihtiyacın var? Belki durup düşünmeye, nefes almaya ve karar verene dek sessizce bir köşede beklemeye ne dersin? Ruhun

içinden çekilmiş gibi zayıf hissederken sana bir parça anlam gerek belki. O anlamı bekleyene dek durmanın nesi kötü? Sana ruh katan her şey seni anlamlandırır anlam buldukça güçlenirsin. Seni anlamsızlaştıran iş, eş, şehir her neyse dur ve odaklan. Belki bugün değil ama bir gün çıkmak için bir fırsat yakalayacağın taşları örebilirsin kim bilir.

Yapamayacağını söyleyenleri dinleme. Bence sen en çok içini dinle. İçin yanlış hareket ettiğine inandığında bile için seni durdurmaya çalışır. Aslında içimiz bize hep anlatır. O yüzden içine dön bak. Gerekirse çevrendekilerin görüşlerine başvur. Çünkü güçlü olmak kimseye gereksinim hissetmeden

tek başına ayakta durmak değildir. Hatta bazen ayakta durmak bile değildir. Bazen oturman, yıkılman gereken yerde yıkılman gerektiğini kabul etmek; tek başına ise tek başına destek gerekli ise destekle ayağa kalkman gerektiğini görebilmektir. Yanlış olan her şeyi tek başına ve mükemmeliyetle yapıp asla şikâyet etmemen ve yorulman gerektiğini söyleyen başarı odaklı ve parlak dünya! O yüzden sen

içinin isteklerine ve sesine kulak ver her biri kendini özel sanıp aynı kanaldan konuşan yığınları değil. Zayıflığına direnme. Hatta kendine izin ver. Onunla tanış, zayıflığınla barış. Onun getirdiği çaresizlik, yetersizlik, acı hissetmek, üzülmek, köşeye sıkışmak gibi duygularını, düşüncelerini,

bunların getirisi davranışlarını kabul et. Bunların zayıf olmaktan öte insan olmaktan kaynaklandığını bil ve hepsi ile barışana dek hissetmene izin ver. Olumsuz duyguların onları gördüğün ve kabullendiğin an etkilerini büyük ölçüde kaybeder ve çözülmek için hazır hale gelirler. Çözüme yakınsan güçlü olmaya da yakınsındır değil mi?

İçini ve dışını doğru buluşturamadığında güç kaygan bir zemin, basıp düştüğünde nedenini

anlayamadığın. Düşüp yattığın yerden gökyüzüne bakıp sorgulayacaksan düşmek de güzel. Zayıflığa direnip “Yüreğimde karanfillerden damıtılmış bir yaz / Yaşıyor muyum acaba?” diye soracak hale gelene dek beklemendense Refik Durbaş gibi, sen iyisi mi düş. Kendine, zayıflığına düş önce. Onunla barış. Sonra iç sesine düş ve yürü. Sen istediğinde yollar senin…

145 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page