top of page

FARKINA VARA VARA TRAVMA: CAMDAN DUVAR

Güncelleme tarihi: 4 Oca 2023


Depresyon, anksiyete, takıntı, panik atak, uyku sorunları, bağlanma korkusu, yalnızlık

korkusu, özgüven sorunları… Çevrende psikolojik problemlere dair kavramları duymadığın bir gün yok değil mi? Birinden, belki de ikisinden, mustarip bir sürü insan tanıyorsun hatta belki sen de onlardan birisin. Bir de bu başlıklar dışında kötü hissedip nedenleri üzerinde düşünen bir sonuca vardığı halde duranlar olur. Nedenleri bilip hala durmak nasıl olur? Kimi zaman göz göre göre, gönül hissede hissede yaşarsın bir şeyi. Neyi neden yaptığını bilirsin de neden duramadığını bilemezsin. Seni tutan ipler olsun, yapmayayım, karşı çıkayım istersin ama yine devam edersin. Bunu bile bile neden yapıyorum sorusu en çok sorduğun sorudur. Göz göre göre travmacılar ve travma farkındalığı bugünkü konumuz haydi konuşalım...


Sen de o danışan tipinden misin bilmiyorum ama cebinde gizli muhasebe dosyaları ile

gelenler olur. Yaşadıkların üzerine düşünmüş çoktan muhasebesini yapmışsındır. Sana göre süzgeçten geçirdiğin bir hayatın vardır. Genelde bana “Ben aslında bunu neden yaptığımı biliyorum “ dersin. Yine de neden terapi odasında olduğunu anlayamazsın.

Peki sana bir soru: Bilmek yeterli midir? Önemli bir soru, öyle hemen cevap verip geçme.

Tamam elinde nedenlerin var. Nedenlerini bilmek seni belirsizlikten kurtardığı için bu harika. Peki ya sonra? Sen seni sıkıntıya sokan bir durumla karşı karşıya kaldığında oturur uzun uzun düşünür ve belli sebeplere varırken hiç kımıldamadan aynı hal içinde çırpınmaya devam ettiğinde bilmeyenden daha farklı ne oluyor mesela? İkisi de onu sıkıntıya sokan durumda çırpınmaya devam etmiyor mu? Travmasını bilip nedenlerine hakim olduğu halde duran mı daha bilinçlidir yoksa bilmeden alıp başını ilerleyen mi? Al sana terapide onuncu köylük bir soru. Genelde bilen, bilmeyeni üstten bakan bir tutumla yargıladığından soruyorum bu soruyu. İş yerinde hırs yapan insanlar vardır. Senin idealin yavaş ve bildiğin sınırlı bir konuda ilerlemektir. Ancak o insanlara bir şey kanıtlamak adına daha hızlı ilerlemek ve kendini geliştirmek adına olduğundan çok fazla çaba göstermek için zorlarsın kendini. Terapi odasında cümlen “Bana başarılı desinler diye kendimden verdiğimin farkındayım” olur. Ya da bir partnerin vardır, kalben aşık olduğundan emin değilsindir. Eğitimi, maddi durumu düzgündür. Aileler denk, zevkler benzerdir ve herkes sizi yakıştırıyordur. Bir şeyler eksiktir ama sen tam gaz evliliğe doğru gidiyorsundur. “Olması gerekenin bu olduğunu bildiğim için içime sindiremiyorum. Ben neden hazımsız olduğumu biliyorum” dersin. Terapistin sana kuracağı cümleyi sen kurar bir de gururlanırsın. Nasıl da bilinçliyim ama değil mi hocam? Bilinçli olmak eylemli olmak mıdır peki? Değişime yeter mi bilincin bu kadarı? Lütfen çabanı ya da cesaretini küçümsediğimi sanma. Neyi neden yaptığını bilmeksizin çırpınıp duran onca bilinçsiz arasında övünmek hakkın gibi geliyor biliyorum. Aslında bir noktaya kadar hakkın. Bak bu kadarına bile kafa yorman muhteşem. Kendisine ve çevresine zarar veren pek çok insan yaşadığı ve yaşattığı üzerine düşünmek istemiyor. Pek çok insan arıza gördüğü konuların üzerine düşünme zahmetine katlanmaz ve başkaları üzerinde yarattığı psikolojik yükü önemsemezken senin bunu yapman şahane bir davranış. Sıkıntı harekete geçmede. Bununla ne yapıyorsun? Fark ettiklerini nereye koydun? Burada oluşan düğüm ilerlemenin önünde hala engelse başladığın yerden birkaç adım ötede ama çözüme bir hayli uzakta durmaya devam ediyorsun demektir. Konumuz istatistik değil belki ama harekete geçme kıyasına baktığında çok da büyük bir ivme yakalayamadığını görürsün. Çünkü bildiğin halde durursun. Bak bu kötü tarafı. İyi tarafıysa muhtemelen bunun için gördüğün nedenin ardında çok iyi bir nedenin keşfedilmeyi beklemesi. Hiç kimse kendisine acı verici bir durumda, bir kısmının alt yazısını okuduğu, nedenlerini bildiği halde bile isteye kalmaz çünkü. Şöyle desek mesela. Sen hayatı damıtmış, özel zevklere sahip ve yalnızlığın bir kısmını hak olarak gören, bireyselliğine düşkün birisin. İlişkiye bakış açın geleneksel değil ve bu şartlara uyum sağlayacak birinin varlığına inancın yok. Yani neden yalnız olduğunu biliyorsun. Belki sen ilişkilerle ilgili bağlanmaya dair bir sıkıntın olduğunu biliyorsun ancak bunun altında yatanın çok sıkı ve boğucu ilişkilere sahip ailen olduğunu kendine itiraf edemiyorsun. Ebeveynlerinden biri her şeye karışan ve hayat içinde diğerine bağımlı yaşayan bir tipti. Evlilik sık sık kavgayla taçlanıyordu. İlk gençliğinde, yetişkinlikte fark etmeden benzer ilişkiler kurdun ve bir ilişkinin boğucu olduğu, kendin olmaya izin vermediği, tüm hayatını bir kara bulut gibi kaplayacağın inancı pekişti. Aşırı sofistike hayatına ayak uyduracak bir hayat arkadaşı bulmanın zorlukları, bireyselliğine izin verecek birinin varlığına dair sarsılan inancından söz edebilecek kadar muhasebe yaptın, ilerisini getiremedin. Dolayısıyla nedenlerini bildiğini iddia ettiğin şeyin altında yatan “İlişki kendim olmama izin vermez. Boğucu bir toz bulutu gibi hayatıma çöker” inancının seni tuttuğundan bir habersin. Bu durumda, altta yatan kök nedeni bilmedikçe harekete geçer misin sence? Geçmezsin! Geçemezsin çünkü durmak için çok güçlü, seni köklerinden çekip yerine mıhlayan bir nedenin var. Ve o nedene sıkı sıkı sarılırsın seni korktuğundan korusun diye. Demem o ki sevgili dinleyen bilirken bile bilmiyoruz aslında. Altında saklanan o sinsi korku, kaygı, üzüntü, travma ya da her neyse; o öcü gölge ile karşılaşmadıkça bildiklerimiz genelde altında yatanın küçük, minicik bir parçası. Üzerine düşünüp çıkarımlarda bulunman bile cesurca evet ama adım attırmayan şey o kalan parça ile yüzleşme korkusu. Bildiğin halde travmaya sarılman bu yüzden, terapiye gelmen ya da sürekli şikâyet ederek gezmen ise etkiye tepki. Sende kırmızı ışıklar yakan durumlara rağmen yürümek kolay mı? Başına gelecekleri bilir yine de sonuçlarına katlanırsın. Neyi nasıl yapman gerektiğini bilirsin, görür inatla devam eder üstüne üstlük durduğu için kendine saygında sorun yaşarsın. Peki neden? Tamam, gördüğün göremediğinin küçük bir kısmı da başka? Belki de sen yüzleşmek istemiyorsun. Belki bile bile lades demek daha farklı olacağını umut etmek iyi geliyor sana. Yüzleştiğinde fark edeceğin olumsuzluk seni içine alacak ve çıkamayacaksın sanıyorsun. Belki de duyguların seni korkutuyor. Mantık denen seti duygular yüzünden aşarım ve duramam diye korkuyorsun.

Sebebi her ne olursa olsun travmalarının ya da psikolojik açmazlarının farkındaysan bir şeyi

bile bile yapman değil seçim yapman söz konusu. Durumunun olası sonucunu bildiğin ve muhtemelen başka bir seçeneği seçmen ya da en azından değerlendirmen senin kontrolündeyken seni başladığın yere getirecek seçeneği seçmen. Farkında olmayıp yapandan daha da geriletici bir sebep değil mi bile bile seni yerine mıhlayanı tercih etmen? Hatta şu kadarını söyleyeyim belki de farkında olmasan karşılaştığın şeyler seni tutup öyle bir sarsacak ki değişim daha kolay olacak. Ancak yavaş yavaş alıştığın travman ya da kök sorunun onu içinden bir parça gibi gösterirse değiştirmeye direnmen bile mümkün. Öyle ya insanın kendinden bir parçayı vermesi kolay değil. Ben bunu neden yaptığımı biliyorum demekle bir adım önde olmadığın gibi o farkındalıkla ne kadar ilerleyebilirsin bunu da sorgula. Çünkü zaman geçiyor, hayatın geçiyor ve sen elindekini gördüğün halde onunla yetinmeye, canın sıkılsa da değilmişçesine ilerlemeye çalışıyorsun. Çaptığın için aksayan ayağına bakıp üzerine basmadan devam edebileceğini düşünsen de aksamaya devam eder zamanla üstüne basmak için çabalamazsan. Sürekli aksayan bir ayakla yürümeyi kabul etmek için hayat kısa, yollar uzun…


“ Yarınlar çok uzun /Bugünler rüya gibi kısa / Gençlik bir zırh /Yaşlılık kaybedilmiş bir savaş

/Yaşamdan ölüme bir yol /Geldiğin yeri bilip /Gideceğin yeri bilmemek” gibi dersin Mimar Sinan gibi. Çünkü bile isteye yolunu kaybedersin. O halde yardım istememek, gözündeki çöple dolaşmak gibi. Her seferinde gözüne batacağı yetmez bir süre sonra kendini sorunlu halinle kabullenir ama muhtemelen içine sindiremezsin. Gözünü kapattığın için duvardaki iz oradan kaybolmaz. Kendini kabul etmeye çalışmak için çıktığın yol kendinden kaçtığın bir uçuruma açılır sonra. Nereye gittiğini bilmezsin. Kendini inşa etmek için çıktığın yol kendi malzemenden çaldığın çürük bir bina olur.

Bilirken bile bilmediğini görmesi zor çünkü ötesine geçmek cesaret istiyor. “Yalnızlığı tercih

eden benken kolay ancak altında yatan neden kontrolüm altında değilken yüzleşmesi zor diyorsan” belki de örnek olarak travma farkındalık gruplarından cesaret alabilirsin. Son zamanlarda başlarına gelen en ağır travmaları paylaşarak yalnız değilsin mesajı veren bu insanlar, en hafifinden en ağırına deneyimlerini paylaşarak ciddi bir paylaşım ve sosyal destek mecrası hizmeti veriyorlar. Elbette kendi kendine yardım ya da paylaşım bir aşamaya kadar kıymetli ancak çözemeyeceğine inanıyorsan destek alman bunu neden yaptığını anlayıp çözmen için en garanti seçenek. Eğer farkına vardığın ve muhasebesini yaptığın bir şey varsa ötesine geçmek için de adım atman etmen gerek. Kendinde gördüğün her şey diğer parçalarına ulaşmak belki de düğümleri çözmen için ipuçları olur sana. Aradığında bulduğun neden sensin. Ama sen ilerisine gitmeye istekli olmazsan bulduğun kadarı ile de hala eksiksin. O yüzden kendi muhasebeni yaptığın ve kendini aradığın bu yolun ötesini de adımla, kendini bul ve arayışı tamamla…


52 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page